Resmedilen Gülün Kafeden Hikayesi


Bugün günlerden çarşamba. Uzun ve sıkıcı bir sınav haftasının bitişi, öğrencilerin eve gittiğinde çantalarını bile açmayışı ve hatta eve bile gitmedikleri muhteşem bir gün. Biz de kızlarla sınavların bitişini kutlamaya gidelim dedik. Okuldan çıkınca sola dönüp meydana çıktığımda, beş dakika bile sürmeyen kısa bir yürüyüşle ara sokaktaki şirin kafeye ulaşacağımı hiç tahmin etmezdim. Aslında buraya daha önce gelmiştim.

  Yorgun bir cuma günü evde hızlıca hazırlanmış, annemin İstanbul'a gelişini kutlayan babamın ve arkadaşlarının yanına gidiyordum. İremler ise projelerini yapmak üzere o kafeye gitmişlerdi. Ben de yolumun üstünde olunca bir uğrayayım demiştim. Fakat şimdi anlıyorum ki o anki aceleyle kafamı kaldırıp bakmadığım çevremde ne çok ayrıntı varmış. 

   Hızlıca girdiğim kafe girişinin ne kadar huzur dolu olduğunu fark etmemişim. Sanki İstanbul'un en kalabalık semtlerinden birinde değil de, güzel bir yaz geçirmek için gittiğim Ege'deki adalardan birindeymişim gibi hissettim. Eski bir binanın konuşsalar Kadıköy'ü dillendirecek duvarlarına asılmış rengarenk çiçekler, yaz gelmişçesine sokaklara atılmış masalar ve sandalyeler... Tabi bunda sokağın da etkisi yok değil. Daha kapıdan yeni girmenize rağmen burnunuza gelen güzel kokularla mest olup, bu küçücük yerde harikaların yaratıldığını anlıyorsunuz. Kısaca (tabiki yine kararsızlık içinde) siparişimi verdikten sonra yukarı çıktık. Çağla'yla İrem karşılıklı alçak bir masaya geçerken biz de
Karya'yla ikili koltuğa oturduk. Masa dediğime bakmayın, içerisi birbirinden farklı eşyalarla döşenmişti. Bu güzel ama farklı tasarım yumağında Karya yanımda, İrem ile Çağla da karşımızda birbirlerine bakıyorlardı. Biz sohbet ederken siparişlerimiz de çabucak geldi. Ben pandispanya ile yapılmış, tiramisuya benzeyen, siyahlı beyazlı bir pasta istemiştim. İrem dediğine göre kafenin gözdesi olan elmalı tart söylemişti. Çağla küçük ve şirin bir donat, Karya ise tadına doyum olmayan browni söylemişti. Tabaklarımızı bitirip birer Türk kahvesi içtik. Eğlencesine birbirimizn falına bakmayı da unutmadık. Kafede işimiz bitince dağılmak üzere dışarı çıktık. Beni asıl etkileyen manzara asıl buradaydı.

   Kadıköy'de her yerde rastlayabileceğiniz duvar resimleri birbirinden eşsizdir. Ama karşımdaki eser bambaşkaydı. Renklerin tonlaması, sadece dikkatle bakıldığında fark edilen ayrıntılar, diğer güller arasında açılmış tek pembe gülün kelebeği, koyu çitlerin çok da düzenli olmayan fakat daha önceden tasarlanmış dizilimleri... Muhteşem bir birliktelikti. Bir gül, ancak bu kadar güzel canlandırılabilirdi. Kısacası sınav haftasının bitişini kutladığım bu eğlenceli günün konusu, resmedilen gülün kafeden hikayesidir.

   

Yorumlar