Amatör Ama İlginç Bir Hikaye

Bugün günlerden pazar. Bir haftalık ara tatilimin üçüncü günü diyebilirim. Sizlere sene başında yazdığım amatör bir hikayeyi anlatmak istiyorum. Konsepti biraz değiştirmek istedim. Hoşunuza gideceğini umuyorum. O zamanlar Türkçe derslerinde "Mitoloji" konusunu işliyorduk. Türkçe hocamız da bizlerden kendi tanrı, tanrıça veya yarı tanrımızı yaratmamızı istemişti. Ben de bir tanrıça yaratmaya karar vermiştim. Onunla tanışmaya ne dersiniz ?


Galaksi'nin Sahibi


   Galseriya. Kafamızı kaldırdığımızda gördüğümüz tüm Yıldızlara, Gezegenlere, Karadeliklere kısacası Uzaya hükmediyor. Tanrıçaların tanrıçası olarak da bilinir. Gri gözleri birer Karadelik gibi insanı kendine çeker. Uzay boşluğu gibi soğuk, siyah saçlarında Yıldızlar dolaşır. Onu temsil eden hayvan panterdir. Tıpkı kendisi gibi sessiz, koyu... Simgesi teleskoptur. Evrenin varoluşundaki patlamada doğduğu söylenir.
 
     Yıllar yılar önce, Galseriya doğduğunda gezegenler oluştu ve bu gezegenler üstünde canlılar, medeniyetler meydana geldi. Zamanla gelişen medeniyetler Uzay'ı bir çöp kutusu gibi kullanmaya başladılar. Gezegenlerindeki atıkları Uzay'a gönderdiler. Bu atıklar zamanla büyüyerek yaratıklar haline geldi. Galseriya'nın görevi ise bu yaratıklarla savaşmaktı. Bu görevde en yakın arkadaşı Quasar ona yardım etti. Quasar, yıldızlarınn doğumundan ölümüne kadar olan dönemde onları denetleyen daha küçük bir Tanrıdır. Galseriya'ya her zaman yardım ederdi.

    Bu göreve bir sinyal ile başladılar. Nespera adlı bir Gezegene büyük bir Gök taşı düştü. Gezegendeki Galseria'nın denetleyici askeri ona haber verdi ve kontrol için Quasar'ı yollayan Galseriya bunun bir Gök taşı olmadığını, medeniyet atıklarından oluşmuş bir yaratık olduğunu öğrendi. Quasar bu yaratıkla başa çıkabilmişti, fakat devamı olmasından endişelendi. Zamanla Gezegenlere düşen yaratıklar arttı. Hatta bazı medeniyetleri yok etti. Fark edilmesi gereken ise yaratıkları medeniyetlerin kendilerinin yaratmış olmasıydı.

    Günler geçtikçe yaratıkların düştüğü gezegenler; uzayın bilinmeyen, karanlık tarafına doğru gitmeye başladı. Karanlık tarafta ne olduğunu Galseriya bile bilmiyordu. Karanlık tarafa geçmeden önce yakalayabildiği kadar Gezegeni yakalıyor, yaratıkları öldürüyordu. Fakat bunlar yetersizdi. Çünkü diğer tarafa geçen her Gezegen Galseriya'nın gücünü azaltıyordu.

     Galseriya'nın bu durumuna yardım etmeye kararlı olan Quasar bir çözüm bulmalıydı. Bir büyücünün de yardımıyla çöp yaratıklara benzemenin iksirini yaptı. İçinde yaratık bulunan bir Gezegene sızarak yaratıklar hakkında kısa zamanda çok bilgi topladı. Bu bilgilerden bazıları çöpten, gereksiz yaratıkların kendilerine "Emu" demesi, ele geçirdikleri Gezegenlerdeki medeniyetlere kendi kötü amaçları için kullanmaları gibi Galseriya için hayati önem taşıyan bilgilerdi.

      Birgün, gezegeni ele geçiren Emu'nun kendisi için medeniyetlere yaptırdığı büyük saraya sızan Quasar, taht odasına gizlice girdi. İçerisi o kadar büyüktü ki normal bir Emu'nun on beş katı denebilir. Quasar koca salonun diğer ucundaki tahta doğru yürümeye başlamıştı ki içeri diğer kapıdan bir Emu'nun beş katı büyüklüğünde bir yaratık girdi ve tahta oturdu. Quasar; büyük, koca yaratık onu fark etmeden önce odadaki gereksiz malzemelerden birinin arkasına saklanmayı başarmıştı. Büyük yaratığın hemen ardından üç Emu daha içeri girdi. Emulardan en iri olanı "Majesteleri" diye sözüne başlayarak Gezegenin o anki durumundan bahsetti. Bunun üzerine Quasar bu Gezegenin sadece sıradan bir Emu tarafından çalınmadığını, bu Gezegeni Emulardan daha farklı bir yaratığın ele geçirdiğini anladı. Büyük yaratık ve Emular kendi aralarında konuşurlarken iki tutsaktan bahsettiler. İri olan "Kız sürekli başımıza dert açıyor efendim. Çok hareketli ve elimizdeki hiçbir alet onu tutsak etmeye yetmiyor." dedi. Quasar son zamanlarda gelip keşfettiği bu sarayda tutsakların nerede tutulduğunu biliyordu fakat hiç hareketli bir kız görmemişti. Büyük yaratığın "Karanlık tarafa geçmemize az kaldı, efendimize sarayını büyütmesinde ve ordusunu genişletmesinde yardın edebileceğiz. Hem yakında Galseriya'nın da gücü tükenecek ve Uzayı ele geçirebileceğiz." dediğini duyan Quasar daha da şaşırmıştı. Hemen kendi askerlerinden birini görevlendiren Quasar, her şeyin Galseriya'ya aktarmasını söyler. Kendisi Emuların arasına karışmış bir şekilde tutsak kızı ararken Galseriya da Quasar'ın askerinden duyduklarına çok sinirlenerek bir ordu kurmaya başlar.

       Birkaç gün sonra Quasar sarayda kaybolarak bir odaya girer. Oda kapkaranlıktır ve hiç ses yoktur. Bir anda üstüne bir kız atlar. Bir şekilde kızla konuşarak kendisini ifade eder. Kızın adı Orion'dur. Orion bir takım yıldızına sahiptir ve yarı tanrı sayılır. Sahip olduğu evcil hayvanıyla Galakside bir gezgindir ve bu Gezegene gelmiş fakat Emular tarafından tutsak edilmiştir. Evcil hayvanı siyah bir aslandır ve adı Leo'dur. Orion'un hikayesini dinleyen Quasar, Leo'yu bulmasında ona yardım edebileceğini söyledi. Canavar iksirinden biraz da Orion'a verdi ve dışarı çıktılar. Biraz araştırdıktan sonra Leo'yu Pegasus ahırlarının arkasında, gizli bir kafeste bulup onu kurtardılar. Orion'u ve Leo'yu kurtarsn Quasar, Galseriya'nın yanına gitmek için yola çıktı. Cygnus adlı diğer bir gezginden Galseriya'nın karanlık tarafla olan savaşının çoktan bittiğini, Çöpten Kral'ı kendi tarafında parçalara ayırdığını öğrendiler.

     Uzun bir yolculuktan sonra Galseriya'nın huzuruna çıkan Quasar, iyi haberleri ondan aldı. Çöpten Kral'ı parçalara ayırıp kalıntılarını uzayın en ücra köşelerine gönderdiğini öğrendi. Galseriya, Quasar'ı kendisine geri getirdiği için Orion'u Takımyıldızları Tanrıçası yaptı. Leo'yu da Enlargyan adlı bir Takımyıldızı'nın simgesi yaptı. Sonuç olarak Uzay'da hala Galseriya hakkında kehanetler duyabilirsiniz. Artık gözlerinizi gökyüzüne çevirdiğiniz de iki kere düşünün.

Yorumlar