Fransızları Anlamak

Bugün günlerden cumartesi. Geçen hafta frankofoni haftasıydı. Sınav haftasından bir hafta önce olmasına rağmen eğlenebilmiştim. İlk olarak bahsetmek istediğim atölyeler. Farklı farklı alanlarda ilgisi olan öğrenciler için çarşamba günü atölyeler düzenledi, yurt dışından öncülük etmek üzere öğretmenler geldi. Ben bu atölyelerden ikisi arasında kalmıştım. Afrikan asıllı bir sanatçı ve kendi parfümünü yapmaktan geçen seçimlerim beni çok zorluyordu. Sonunda kendi parfümümü yapmaya karar vermiştim fakat biraz geç kalmış olmalıyım ki atölyedeki kişi sayısı sınıra ulaşmıştı.

 Perşembe günü ise hazırlık öğrencileri için tam bir fırsattı. Açıkçası son ders hariç hiçbir derse girmemiştik ve B sınıfı adına konuşursam o gün 6 ders fransızcamız vardı. Bu fırsat değil de nedir ki?
Perşembe günü ilkin olimpiyatlar yaptık. Bu olimpiyatlar sadece B ve C sınıfları arasındaydı. Bir parkur, birkaç oyun ve 4 farklı grup-kırmızı,yeşil,mavi ve sarı- vardı. Grupları hocalar seçmişti ve her grubun başında bir hoca vardı. Oyunlardan bahsetmeye kalksam ekranınıza bakmaktan gözleriniz acır, o derece diyebilirim. Hatırladığım kadarıyla elimizde bir tepsi ve onun üstünde bir bardak ile parkuru baştan sona gidip gelerek kelimeyi çizerek anlatmıştık. Başka bir oyun ise önde bir kişinin gözleri bağlı, arkasındaki kişi fransızca ona yolu tarif ederken yine baştan sona parkuru gidip gelerek bu sefer kelimeyi açıkladık. Ama o manzara görülmeye değerdi. Birbirine takılıp düşenler mi dersiniz, parkurdan çıkanlar mı, yoksa yerdeki engellere takılanlar mı. Hele ki Defne'nin Tibet'e tarif etmeye çalışması ve Defne beceremeyince Tibet'in arkasını dönüp ona kızması. Gülmekten ölmek buna denirdi herhalde. Sadece koşarak gidip geldiğimiz ve Madam Peggy'nin koşan kişiye söylediği fiili sessiz sinema oynarmışçasına açıkladığımız  başka bir oyun daha vardı. Sonuca gelecek olursak bizim takım kaybetmişti. Ne yalan söyleyeyim üzülmedim değil. Ama kazanan takımın çikolatalarından yiyince hiçbir şeyi kaybetmediğimizi anladım.

  Başka bir etkinlik ise Frankofoni haftasına özel videolar seyredip gösteriler izlemeydi. Gönüllülerin katıldığı, doğaçlama yapılan bir tiyatro maçı izleyip beğenmediğimiz zaman sahneye çorap atmıştık. O da ayrı bir eğlenceliydi. Son derslerde ise tüm hazırlık sınıfları birer fransız yemeği yapıp getirmişti. Eğer Türkçe söylemeye çalışırsam bende limonlu keke benzer bir tatlı yapmıştım. Akşam babamla tatlı için uğraşlarımız da ayrı bir hikaye. Bu etkinlikte de karnımı tıka basa doyurduktan sonra artık derslere gere döndük. Kısacası bu haftamın konusu fransızları daha iyi anlamak diye bilirim.









Yorumlar