Uçurtmanın Kuyruğu

    Bugün günlerden pazar. Türkçe projemiz çerçevesinde başladığımız kütüphane yazılarının ilkine adım atıyorum. bu yazımda sizlere Özgen Berkol Doğan Bilim Kurgu Kütüphanesi'nden bahsedeceğim. Fakat ondan da önce Özgen Berkol Doğan kimdir, onu bir öğrenelim derim.

    Özgen Berkol Doğan 29 Temmuz 1980'de doğmuş,Robert Koleji'nden mezun olmuş, Boğaziçi Üniversitesi'nde okumuş, Michael Hamilton Bilim Ödülü'nü kazanmış genç bir fizikçiydi. Maalesef kendisini 29 Kasım 2007 tarihli Isparta'da meydana gelen uçak kazasında kaybettik. Genç fizikçiyi anmak adına Kadıköy Moda'da bir kütüphane açıldı. İşte ben sizlere bu kütüphaneden bahsedeceğim. 

   Öncelikle dar bir ara sokakta dümdüz yürüdüğünüzü hayal edin. Sol tarafınızda binalar endamlarıyla dikilirken yolun diğer tarafında arabaların sokağın sonuna kadar tek bir kırkayakmışcasına dizildiğini düşünün. Kum rengi, beyaz, açık sarı binaların yanı sıra siyah denilebilecek kadar koyu kahve olan konak gibi bir binaya rastlıyorsunuz. Diğer binalardan hemen ayırt edilen koyu konak, camlara güneşin vurmasıyla sizden üstünmüşcesine aşağılayıcı bir bakış atıyor yukarılardan. Her ne kadar kendinizi binaya giremeyeceğinize inandırsanız da istemsizce, yavaşça sizi çeken demirli kapıya ilerliyorsunuz. Hapishaneyi andıran demirlerin ardında mavili siyahlı bir resimle genç fizikçimize rastlıyor, kendisinin sizleri kütüphanesine davet ettiğini hissediyorsunuz. İçeri girebileceğinizi fark edince içinizdeki kaygı da eriyip gidiyor.  


   İçeri girdiğinizde adeta soluduğunuz hava bile değişiyor. Konağın verdiği soğuk izlenimi dışarıda bırakıp içinizi ısıtan renkli bir yere geliyorsunuz. Solunuzdaki duvarda bulunan haftalık program sizi selamlıyor. Sağınızda küçük, büro benzeri bir oda var. Büronun hemen yanında sarmal bir merdiven sizi bekliyor. Merdivenlere ilk baktığınızda aklınıza insan DNA'sı geliyor. Tavandan sarkan renkli lambalardan da etkilenmiş olabilirsiniz. Açık renkli, ahşap yerlerin içinizde uyandırdığı sıcaklık tarif edilemez. Sonra kafanızı kaldırıyorsunuz. Renkli, uçurtmayı andıran bir lambayla karşılaşıyorsunuz. Uçurtmanın kuyruğu sizleri alıp geniş ovalarda gerçek uçurtmalarını uçuran ufaklıklara götürüyor. Gülüşlerini duyar gibisiniz. Bu soğuk gibi görünen aslında sıcacık kütüphanede içinizi en çok ısıtan şey gerçek gibi duyulan gülüşler olunca, aklınızda en çok kalan şey  de uçurtmanın kuyruğu oluyor. Renklerin rüzgarda dalgalanmasını bir kez daha görmeyi umarak bırakıp önünüzdeki odaya giriyorsunuz. Oda daha çok bir toplantı odası. Sandalyeler karışık dizilmiş gibi görünüyor. Tavandaki modern ışıklandırma binanın antika görünümüyle zıtlaşıyor, güzel bir atmosfer oluşmuş. Bulunduğunuz odadan kütüphanenin bahçesine çıkıyorsunuz. Kışın gelişiyle yaz, bahçedeki sandalye ve masaları da alıp götürmüş; sadece birkaç yaprak var. Çevredeki ağaçlar uyumla ortadaki alanı sarmış, rüzgarla aynı tondan şarkılar mırıldanıyorlar. Yaprakların hışırdamasıyla arkanızı dönüyor, konağın arkasının da en az önü kadar soğuk olduğunu görüyorsunuz. 








   








     Sonrasında üst katlara çıkıyorsunuz. Bir üst katta konağın ön kısmına bakan bir oda var. Her yerde kitaplar var. Ortada ise oturmak, kitap okumak, sohbet etmek, belki de bir kahve içmek için bir masa var. Bulunduğunuz kattaki diğer oda ise arkaya bakıyor. Sadece kitaplarla dolu bir odadan çıkıp üst kata doğru yolunuzu alıyorsunuz. Merdivenlerdeyken tavandan sarkan renkli ışıklar yine dikkatinizi çekiyor. Lambaların iplerini takip etmeye çalıştıkça başınız dönüyor. Harry Potter veya benzeri bir seriye hayran olan o arkadaşınızı buraya getirmeyi unutmamanız gerektiğini aklınızın köşesine bir yere kazıyorsunuz. En üst kattaki bir oda yine toplantı odası görünümünde olduğu için ilginizi çekmiyor. Tek aklınızda kalan çatı katında olduğunuz. Yine en üst katta bulunan diğer odaya gelirsek okurlar için ideal diyebiliriz. Okuma odası olarak adlandırdığımız odalardan biri. Sonunda 3 kat aşağı inerek uçurtmanızın kuyruğuna yeniden kavuşuyorsunuz. Kafanızı tavana dikip hafif bir müzikle saatlerce hayallere dalma isteği uyandırıyor. Sonuç olarak geldiğiniz yere geri dönüyor, kendinizi dar sokaklara geri atıyorsunuz. Fakat arkanızı dönüp tekrar baktığınızda artık konağın eski ve  küçümseyici bakışlarını göremiyorsunuz. İçi biraz buruk, özlem dolu, keşfedilmenin hazzına ulaşmış, bir çocuktan farksız olan kütüphane şimdi arkanızdan el sallıyor.







Yorumlar