Çiçek içinde pankek

  Bugün günlerden cuma. Zor bir okul yılının son cuması. Birinci dönemin bitişiyle havalara uçan öğrencilerin günü. Gezip tozmak için doya doya vakit bulunan 2 haftalık bir tatil. Daha ne isteyebilirim ki... Sabah uyanması her zamanki gibi çok zor oldu. Yağmur altında şemsiyem eşliğinde okula gittim. Koridorlar karnelerini alıp okuldan çıkmak için sabırsızlanan öğrencilerle doluydu. Ben de en az onlar kadar heyecanlıydım çünkü okuldan çıkar çıkmaz arkadaşlarımla kahvaltıya gidecektik. Saat 8 buçuğa doğru sınıf hocamız karnelerimiz dağıttı. Takdir alanlar saat 10'a kadar okulda kalacaktı. Maalesef bu sene ilk teşekkürümü almış, takdiri 2 puanla kaçırmıştım. İçten içe üzülsemde okuldan erken çıkacağım için mutluydum. Karnelerimiz alıp okuldan fırlamamız bir oldu.
 
  Bir sorunumuz vardı, kahvaltıyı nerede yapacağımıza karar vermemiştik. Çağla'nın ani bir heyecanla pankek yemeye gidelim demesiyle herkes ona katıldı. Moda Caddesi'nin üstünde bulunan yeni açılmış, ünlü bir pankekçi vardı. Oraya gitmeye karar vermiştik. Yolda yürürken Özgür'le karşılaştık. Saat 11'e kadar boş olduğunu, yapacak bir şey bulamadığını söyleyince bize katılmasını istedik. Grubumuza Özgür'ün de eklenmesiyle pankekçinin ilk müşterileri biz olduk. Benim buraya ilk gelişimdi. Tabağıma nası bir şeyin geleceğinden emin olamadığım için heyecanlıydım. Siparişimizi verip beklemeye koyulduk. Bir anda masanın ortasına gelen koca tabağı görmemle bir şok geçirdim. Rengarenk yaprakları olan, kocaman, zarif bir çiçek gibiydi. Küçük, renkli kaplara konulmuş çeşit çeşit kahvaltılık, ortasında hepimize yetecek hatta artacak kadar çok pankek vardı. Annelerin hazırladığı keyifli pazar kahvaltılarını aratmayacak kadar güzeldi. Tadını ise anlatamam. Kısacası, birinci dönemin sonu olan bu güzel cumamın konusu çiçek içindeki pankeklerdir.


Yorumlar